Partilerin ya da sivil toplum örgütlerinin içinde radikal, fanatik unsurlar her zaman kendini gösterirler. Bunlar ateşli bir şekilde davayı savunur gibidirler. Ancak, zaman içerisinde başka yönlere savrulanlar, yön değiştirenler de bunlardır. Bunların bir özellikleri de kışkırtıcı oluşlarıdır. Kışkırtıcı olmalarının nedeni de ortalığın karışması isteklerinden kaynaklanır. Hep ajitasyon içerisindedirler. Kendilerini ispat edebilmeleri için belki de böyle davranmaları doğaldır. Onların bu davranışlarının peşine takılıp gidenlerin başları bolca belaya girebilir. Bu durumlarda kim haklı kim haksız anlaşılamaz. Yandaşını koruma ya da savunma güdüsü de diğerlerinin yanlış değerlendirmelerine yol açabilir.
Bu tür insanların, aslında ideolojileri, ilkeleri, demokrasi inançları da yoktur. Bir nevi faşizme yatkınlıktır bu.
Onun için bu tür insanlar “partili” olamazlar. Çünkü, partili olanlar kendi partilerinin yanlışlarını eleştirseler de sorgulasalar da “parti aidiyetine” bağlı insanlardır. Onun için kendi partileri dururken bırakın başka partiye oy vermeyi akıllarına bile getirmezler. Sağduyulu insanlardır parti aidiyetine sahip olanlar.
Elbette, sade yurttaşlar istedikleri partiye oy verebilirler. Bu demokrasinin onlara verdiği bir haktır. Ama, üzerinde parti yaftası bulunanlar sade yurttaşlar gibi davranamazlar. Eğer,bir davaya inanmışlarsa, o davanın başarısı için çabalamak zorundadırlar.
Partinin aldığı kararları kendi açılarından yanlış görseler de davaya ihanet edemezler. Bir kişi partinin üyesi, yöneticisi ve sorumlusu ise, partisini desteklemek, oy vermek, başarılı olması için çalışmak zorundadır. Eğer, bunu yapamıyorsa; parti aidiyetini içselleştirememiş, daha doğrusu partili olamamış demektir.
O zaman bu tür insanlara düşen şey partiyle ilgilerini en kısa sürede kesmeleridir. Parti yöneticilerine düşen görev ise; bu tür insanları saptayıp, dışlamak ve kapının kenarına koymaktır. Çünkü, bu tür insanlar ajanlığı da çok iyi becerirler.
Partili gözüküp , bir başka partinin adayını destekleyen ve oy vereceğini diyenlerin davranışları etik de değildir.
Oysa, siyasetin birinci koşulu ahlaklı olmaktır.