BENDEN ÖNCE MUSTAFA AKAY

Bazı siyasetçiler, dünyanın kendinden ibaret olduğununu sanıyorlar ki,  herşeyi kendilerinin yaptığını halka utanmadan anlatıyorlar. Onlar gelmeden bu memlekette hiç bir şey yapılmamış gibi ballandıra ballandıra konuşup duruyor. Bu gerek genel yönetimdekiler ve gerekse yerel yöneticiler tarafından sık sık vurgulanıyor.

Her yönetim kendi şartlarında değerlendirilip, toptan inkarcılığa gidilmemiş olsa, ülkemizin siyaseti de bu kadar gerilmez. Gerçi,  bu tür siyasetçiler, ortalığı gererek daha iyi taban bulacakları düşüncesini taşıdıkları için onlar için geçerli olabilir bu tutum. Doğru olabilir, çünkü kitleler kemikleştirildikçe, kutuplaştırıldıkça bizden,  bizden değil dedikçe bu oltaya daha çabuk düşebilirler. Düşebilirler değil, düşmektedirler.

Diyelim ki,  on katlı bir bina yapıyorsunuz. Bu binanın birinci katının basamaklarını yapmadan onuncu katınkini yapabilir misiniz? Buna herkes hayır der. Oysa, bazı siyasetçiler, “benden önce hiç bir şey yoktu” derken “ben birinci basamağı tanımam, onunca katın basamadığını ben yaptım” havasındadırlar.

Bu ne anlama gelir. Bu tam anlamıyla bir inkarcılıktır. Yolu dört dörtlük açmadan üzerine asfalt dökmek mümkün müdür? Elbette değildir. Ama, bazıları yolun zor şartlarda açıldığını inkar edip, asfaltı ben döktüm diyerek böbürlenmeyi marifet sanabilirler.

İşte, Türkiye’nin handikaplarından birisi de budur. Dünya sanki böbürlenenlerin etrafında dönüyormuşcasına  gibi oluşturulan bir algı insanlarımızın  halen uyanamayışlarına da neden olmaktadır.

Ben, ben, ben… Bu insanlara tepeden bakmanın bir söylemidir. Ben’i biz yapamadıktan sonra bu ülkenin sorunlarının çözümünde hiç bir yol alamayacağımız da aşikardır.